top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıserpil_ozyurt

Narziss ve Goldmund

Güncelleme tarihi: 11 Nis

Tıpkı Siddharta ve Bozkırkurdu gibi bu kitapta da yine bir arayış hikayesi anlatmış Hermann Hesse.

Bir yanda içe dönük, bilge, dindar Narziss, diğer yanda Narziss'in manastırına öğrenci olarak gelen hayat dolu, hayalperest, sanatçı, çocuksu Goldmund.

Hayatı çok farklı yollardan yürüyen, yin ve yang gibi hem karşıt hem de birbirini tamamlayan, tüm bu zıtlıklarına rağmen birbirini çok seven iki dostun hikayesi.


Öğrenci-öğretmen ilişkisi olarak başlayan hikaye, Narziss'in kendini inziva ve ibadete verip, dış dünyadan uzaklaşması, aynı dönemde Goldmund'un manastır eğitiminin kendine göre olmadığını fark edip, özgür bir hayata atılması, bir göçebe olarak yaşamaya başlaması ile devam ediyor. Bu hayat Goldmund heveslerinin ve heyecanın peşinden koştuğu bir serüven olarak sürer. Ta ki bir Meryem ana heykelinde görünce peşine düştüğü heykel sanatı ile tanışana kadar. Acı ve hazzın bileşimi olarak gördüğü sanata olan sevgisi bir süre Goldmund'u göçebe hayatından alıkoysa da, özveri ve özgürlük arasından sıkışınca özgürlüğü seçip yine göçebe hayatına geri dönen Goldmund'un hikayesi, manastır hayatı sonrası peşinden koştuğu dünyevi zevkler uğruna girdiği tüm günaha rağmen kendini affeden eski dostu Narziss'in yanında son buluyor.


Kitapta Goldmund'un peşinde koştuğu ana tema, çocukken babası tarafından iffetsiz davranışları nedeni ile evden uzaklaştırılan ve hayatından silinmeye çalışılmış, ama Goldmund'un zihni özgür kalınca sevgisini ve özlemini fark ettiği anne sevgisi.

Yazar Goldmund'un peşinden koştuğu herşeyi, yani aslında arayışını, bir şekilde içindeki yaşayamadığı anne sevgisine bağlanıyor. Ayrıca Goldmund'un sanatı kitapta "anne", Narziss'in simgelediği bilgelik "baba" karakteri ile eşleştirilmiş.

Ama bunlar birbiriyle çelişen kavramlar olarak değil, Narziss'in dediği gibi "Amacımız iç içe geçmek, birbirimize dönüşmek değil, birbirimizi tanımak, birbirimizi gerçekte nasılsak öyle görüp buna saygı duymak, yani birbirimizin ötekinin karşıt ve bütünleyici parçası olduğunu bilmektir." olarak konumlandırılmış.

Dile kolay, uygulaması güç ve sanırım aynı zamanda biten bir çok ilişkinin de nedeni.


"Bir insan doğanın kendisine bağışladığı yeteneklerden yararlanarak kendini gerçekleştirmeye çalışmakla, yapabileceği en yüce ve anlamlı işi yapmış olur." cümlesi kitabın tek cümle ile en iyi özeti olabilir.

Sanırım buradaki en büyük sorun da insanın kendi yeteneklerini keşfetmesi aşamasında başlıyor. Belki de toplumun büyük bir çoğunluğu, kurallar, genel kabuller, rutinler, toplumsal dayatmalar, ekonomik koşullar gibi sayabileceğimiz birçok nedenle bu yeteneklerini keşfedemedikleri için bugün bu kadar mutsuz ve tıpkı Hermann Hesse gibi sürekli bitmek bilmeyen bir anlam arayışı içinde.

Son olarak kitapta acı ve hazzın bileşimi olarak ele alınan sanatın, bir son olarak görülen ama fark etmeden hayatımızın inanılmaz çok farklı alanına etki eden ölümle ilişkilendirildiği şu kısmı da eklemek isterim :

"Kendisinin ve her insanın bir su gibi akıp gittiğini, sürekli değişip durduğunu ve sonunda çözülüp dağıldığını, oysa sanatçı tarafından yaratılan resim ya da heykelin hiçbir zaman değişmeyerek kaldığını düşündü. Belki diye geçirdi içinden, tüm sanatın, tüm us'un kökeni ölümden duyulan korkudur...... Sanatçıyız da resimler heykeller mi yaratıyoruz, ya da düşünür kişileriz de belli yasaları araştırıyor, düşünceleri belli kalıplara mı dökmek istiyoruz, bunu o büyük ölüm dansından bir şeyler kurtarabilmek, bizden daha uzun süre ayakta kalacak bir şeyler ortaya koyabilmek için yaparız."

"Bu kitapta, çocukluktan beri içimde taşıdığım Almanya’yı ve Almanlık ruhunu bir kez olsun dile getirmek ve onlara duyduğum sevgiyi itiraf etmek istedim – bugün, “Alman” olan her şeyden nefret ediyorum çünkü." demiş yazar kitap ile ilgili. İki dünya savaşı görmüş bir insanın eserlerindeki bu kendini arayışın sebebi vatanına yada belki hisettiği vatansızlığa hissettiği duygular mıdır, yoksa iki savaşta gördüğü vahşet midir bilemiyorum. Ama kendi adıma yazarın içindeki arayışı anlatım tarzını çok sevdiğimi söyleyebilirim. Siddharta, Bozkırkurdu ve bu kitabı "kendini arama" temasını seven herkese önerebilirim.



7 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page