top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıserpil_ozyurt

Sodom ve Gomorra

Güncelleme tarihi: 11 Nis

Sodom ve Gomorra Kayıp Zamanın İzinde serisinin dördüncü kitabı.

Ben ilk üç cildi 2019'da okuduktan sonra uzuuuun bir ara verip bu sene tekrar başladım seriye. Her ne kadar anlatımı ve dili insandan büyük bir saygı uyandırsa da, Kayıp Zamanın İzinde'nin ilk üç kitabı epey zorlayıcı okumalar oldu benim için. Bir yandan insan yazarın gözlem yeteneğine, olayları ve nesneleri tasvirlerine hayranlık duyarken, diğer yandan inanılmaz uzun cümleler ve verilen detaylarda kaybolmamak çok çaba gerektiriyor.

Ancak bu kitabın önceki üç kitaba göre daha rahat okunabildiğini söyleyebilirim.


Bu kitap da ikinci kitap gibi ağırlıklı olarak Balbec'te geçiyor ve konu genel olarak sosyete dünyasındaki ( M. de Charlus başta olmak üzere) eşcincel ilişkiler, Marcel'in sevgilisi Albertine'in eşcincel bir ilişkisi olabileceği ile ilgili endişeleri ve kıskançlık krizleri etrafında geçiyor.

Kitap sanki konu M. de Charlus etrafında geçecek gibi başlarken "Mutluluğa asla bütünüyle sahip olunamaya­cağını ve henüz bu eksikliğin, mutluluğu veren değil, yaşayan kişiden kaynaklandığının keşfedilmediği (bazılarının hiç ötesi­ne geçmediği) yaşta olan" Albertine ile ilgili endişeleri özellikle kitabın sonuna doğru Marcel'in hayatını zehir ediyor.


Bu kitapta ayrıca Marcel'in artık eskisinden daha rahat bir şekilde içlerinde yer aldığı sosyete dünyası, bu dünyanın kendi içindeki rekabeti, iki yüzlülüğü ile ilgili gözlemleri ile önceki kitaplarda da yer alan karakterleri biraz daha yakından tanıyoruz.

Tabi Marcel'in değişen düşüncelerinde, önceleri uzaktan hayran olduğu bu insanları artık daha yakından tanımanın ve büyümenin verdiği bir etki de oldukça net görülüyor.


Kitabın en önemli konularından biri de Marcel'in büyükannesinin kaybı nedeniyle duyduğu acıyı daha önce birlikte gittiği Balbec'te daha güçlü şekilde duyulması ve bu etkinin annesi üzerindeki etkilerini gözlemlemesi.

Yazarın gözlem yeteneği, yakaladığı detaylar ve bunları ifade edecek kelimeleri bulma konusunda yeteneği muazzam. Normalde birçok insanın bakıp geçtiği yada hoşuna giden ama tam olarak neden hoşuna gittiğini bile anlayamadığı, yada tam tersi insanı rahatsız eden ve neden böyle hissettiğini anlatamayacağı pek çok şeyi, "bu duyguyu tanıyorum" dedirtecek canlılıkta anlatıyor.

Sanki hafızası gördüklerini, hissettiklerini, duyduklarını normal bir insandan farklı olarak ağır çekimde daha derinlemesine yaşıyor, görüyor, duyuyor ve saklıyor. Sonra masanın başına geçtiğinde yine aynı canlılıkla gözlerinin önüne seriyor ve o da bunlara ağır çekimde film seyreder misali uzun uzun bakıp, üzerinde düşünerek kaleme alıyor gibi.

Yoksa bir insan bir kokuyu, bir tadı, eski bir anıyı yada uyur uyanık halin gizemini nasıl bu kadar detaylı anlatabilir ki değil mi?

Yada belki doğa, müzik, insanlar bizim duymadığımız görmediğimiz bir dille, farklı bir boyutta konuşuyorlar yazar ile. Değilse çoğumuz çevremizde olan biten çok fazla şeye fazlasıyla kör ve sağırız sanırım.

Yazarın anlattığı hikayeden bağımsız böyle bir etkisi var üzerimde. Onun gördüğü, hissettiği boyutu satırlarında okuyunca etrafımda olan biten çoğu şeyi kaçırıyormuşum gibi bir his yaratıyor bende.

Kendisi ise kitapta bir yerde bunu yazarın bir görevi olarak şöyle tanımlıyor : "Dinleyicinin dikkatini yormamak gerektiği ileri sürülüyordu, sanki farklı düzeylerde dikkatlerimiz yokmuş ve en yüksek düzeydeki dikkatimizi uyandırmak zaten sanatçıya düşmezmiş gibi."


Bu defa arayı çok açmayacağım sevgili Proust. Amacım devam eden 3 seriyi ardışık okumalarla bitirmek.

Evet belki çok uzun cümleler kuruyor olabilir, detaylı anlatımı zaman zaman baş döndürüyor da olabilir, ama değer sevgili okuyucu. Benim gibi uzun yıllara yaymak gerekse de okunmadan geçmemeli Kayıp Zamanın İzinde'yi.




"Yaşamış olduğum bu son derece kendime ait, eski duygular, bütün koleksiyoncularda görülen saplantı yüzünden, çok değerli geliyor bana."

.

"İlk geceden çıkardığım sonuç, Morel'in aşağılık bir mizacı olduğu, gerektiğinde hiçbir bayağılıktan kaçınmadığı ve minnet nedir bilmediğiydi. Bu bakımdan ortalama insandan farksızdı."

.

"Bize tamamen zıt olan insanlardan ziyade, olumsuz yönleriyle bize benzeyen, olumsuz yönlerimizi, düzeltmiş olduğumuz kusurlarımızı ser­gileyen, şimdiki halimize gelmeden önceki dönemlerde başka­larının gözüne nasıl görünmüş olabileceğimizi tatsız bir biçim­ de bize hatırlatan insanların bizde uyandırdığı hoşlanmazlık duygusuydu Elstir'in hissettiği."






8 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page