top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıserpil_ozyurt

Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş

Güncelleme tarihi: 11 Nis

Ölümsüzlük denilince benim ilk aklıma gelen "yorgunluk". Eğer ölümsüzlük genele değil de, bir kişiye özelse, o zaman daha çok bir "lanet".

Sürekli çevrenizde sevdiğiniz, alıştığınız insanların öldüğünü görmek, insan kalbi için çok ağır bir yük gibi geliyor bana. Tabi ölümsüzlük fikrinde çok önemli bir konu da yaşlanmak mevzusu. Yaşlanmanın durmadığı bir ölümsüz teorisine, sürünmek demek daha doğru olur sanki.

Şaka bir yana toplumsal düzen, hukuk, kültür, mantıksal ve duygusal dengelerimiz, yazarın deyimi ile "yaşamın temel kuralları" adı ne kadar soğuk da olsa ölüm gerçeği üzerine kurulu. Bu nedenle her ne kadar birileri, bir yerlerde bunun üzerinde çalışıyor gibi görünse de, yapılabilirliği dışında, yaşlanarak veya yaşlanmadan ölümsüzlüğün hayatımıza girmesi kesinlikle şu an için hiç bir kişinin veya toplumun hazırlıklı olmadığı bir şey bana göre.

İşte böyle hassas, merak uyandıran, benim gibi bazılarına göre bir lanet, bazılarına da bir nimet olarak görülebilen bu konuda sevgili Saramago yine yapmış yapacağını ve konuyu o kendine özgü sarkastik bakışı ile ele alıp, süper bir okuma sunmuş bu kitabı ile.


Ölümün birden elini eteğini çektiği bir ülkede cenaze levazamatçısından, sigortacısına, sağlık sisteminden, huzurevlerine, din adamlarından, aile yaşamına kadar çok farklı alanlarda ölümsüzlüğün, bir ülkenin insanlarına yaşattığı dramı anlatıyor. Saramago'nun hayali ülkesindeki sadece ölüm işi bırakıyor, yaşlanmak ise yerinde ve işine aynen devam ediyor. Bir de bu ölümsüzlük, ilgili ülkenin sınırına kadar işliyor sadece, sınırdan öteye adım attığınız an yine her an ölebiliyorsunuz.

Hikaye bu ya, sonradan yaptığı kendine de yanlış gelen ölüm, bu defa hatasını telafi etmek için, işi insanlar için daha da kötüleştirecek bir adım atıyor, bir hafta önden bir bildirimle gelen ölüm.

Bence bu da en az tek başına ölümsüz olmak kadar büyük bir lanet. Hayali ülkemizde de bu yöntem, yine büyük bir karmaşaya neden oluyor tabi ki. Ha bir de ülkeye ölümün aniden geri gelmesi, yedi aydır ölümü askıda kalan insanların toplu ölümü gibi sorunları da beraberinde getiriyor.

Konuyu her yönüyle ele almak için kurulan disiplinler arası komisyonlar, ölümün geri gelmesi için başlatılan dua kampanyaları, konunun çözümü için farklı çözümlerle devreye giren mafya, farklı konulardaki çatışmalara bulunan akılalmaz yöntemlerle çok keyifli bir okuma vaat ediyor kitap. Umarım bir yerlerde tanrıcılık oynayıp bu konularda bir şeyler yapmaya çalışan insanlar da bu kitaptaki gibi konunun farklı boyutlarını da ele alıyorlardır.

Kitapta yazar ölümün soğuk elini bir kadına layık görmüş, bu kısım biraz üzdü :) Halbuki Almanca'da Ölüm'e (der Tod) eril bir artikel verilmiş, yanlış anlamadıysam İspanyolca'da dişi artikel ile kullanılıyor Ölüm (La muerte). Belki de kültürel bir kabul olabilir diyelim, çok detaya girmeden dişi ölüm konusunda :)

Neyse ki yazar ölümü hayata, sevgi ve müzikle bağlayarak güzel bir sona bağlamış.


Uzun süredir Saramago okumamıştım ve bu kitapla çok özlediğimi fark ettim. Her ne kadar sadece nokta ve virgül kullanarak yazdığı kitaplar, ilk başta biraz okumayı zorlaştırıyor gibi görünse de, buna rağmen kısa bir alışma sürecinin sonunda çok akıcı ve keyifli okumalar oldu şimdiye kadar tanıştığım kitapları. Tabi bu şekilde zorlayıcı bir metni çeviren çevirmen de özel bir teşekkürü hak ediyor.



7 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Commenti


bottom of page